6 Ağustos 2017 Pazar

Varsayımsal İktisadın Görünemeyen Elleri

Bir bilim olarak iktisat, diğer bilim dalları gibi belirli varsayımlara sahiptir. Bunların içerisinde henüz İktisadi İdari Bilimler Fakültelerinin girişine henüz yazılmamış olmasını garipsediğim bir tanesi  - aslında tam olarak varsayım değilse de içinde varsayım barındıran- de İktisat biliminin tanımıdır ki İİBF tornasından geçip bu cümleyi duymayan kişi sayısı pek azdır. Ol tanımda iktisat biliminin kıt kaynakların etkin kullanımını müjdelediği, biz 18-19 yaşlarında olup akademik eğitim almaya gelip, sıfır noktasına yakın hayat tecrübesine sahip körpe olduğu kadar tıfılların beynine nakşedilirdi - ki şahsi kanaatimce bu tanım yüzyıllarca da kullanımını sürdürecektir-

 Kaynakların kıt, ihtiyaçların sonsuz olduğu ve insanoğlundaki ihtiyaç giderme güdüsünün sonlanamayacağı düşünülerek yazılmış, İktisat bilimi açısından amentü olarak nitelendirilebilecek bu söz de elbette Klasik İktisat olarak tanımlanan düşünce akımının ışığında hazırlanmıştır ki İktisat bilimini kuran, katarın lokomotifini Görünmez El (İnvisible Hand)'in kuklacısı Adam Smith'in çektiği  The Legend Crew bu ekipten oluşmaktadır. Klasik İktisatta bilindiği gibi piyasanın her daim kendisini denge durumuna getirebileceği, Friksiyonel İşsizliğin haricinde işsizlik yaşanmayacağı (Dipnot:Burada Friksiyonel işsizliğin kapsamına kendi iradesiyle iş aramayı bırakan işgücüne dahil vatandaşlar girmektedir.) ve her şeyin güllük gülistanlık olacağı, bu gül bahçesine girmeden güzergah üzerindeki patikalardan geçileceği ve bu patikalardan geçip ayakta kalacak genç girişimcilerin sayesinde ekonominin ayakta kalıp, müreffeh bir düzenin kurulacağı muştulanıyordu. Piyasada herkese yetecek kadar yer vardı, buna karşın söylendiği gibi herkese yetecek kadar refah yoktu. Refahı sağlayacak olan genç girişimciler doğal seleksiyonla ayakta kalıp, ayakta kalamayanlara da refah taşıyacaklardı. Beri yandan işgücü gırla gidiyordu, çalışmak istemeyene yedek sanayi ordusu sopasıyla girişilip çalışılamayacak hale gelinceye değin dövülüyordu. Bu yedek sanayi ordusu hücceten işten ayrılan işçilerin yerini alıyor ve aldığı ücrete razı oluyordu. Henüz sınıf olarak nitelendirilemeyen amele topluluğu ücretler artsın kelimesinin ilk harfini telaffuz etmeye yeltendiği anda aportta fırsat kollayan yedek sanayi ordusunun müdahalesiyle karşı karşıya kalıyordu. Bu sayede ücretler de yükselmiyor ve Homo Economicus bu sayede müreffeh yarınlara kulaç atmayı başarıyordu. Klasik iktisatta İnsanoğlu o kadar Homo Economicus'tu ki her zaman kendisi için en doğrusunu seçer, Homo Homini Lupus (İnsan İnsanın Kurdudur) varsayımından da hareketle asla yanılmadan, gerekirse diğer temel ekonomik birimler olan diğer Evlad-ı Economicuslarla cephede göğüs göğüse çarpşarak fayda maksimizasyonunu sağlıyordu (Faydasını ençoklaştırıyordu). Sonra insanoğlu bu rüyadan uyandığı vakit ise ne görünmez el kalmıştı ortada, ne de kuklacı. Devir artık sürekli eksik istihdamın içerisinde çukur kazdırarak işveren konumuna gelmiş devletin ve John Maynard Keynes'in devriydi.

Velhasıl insanların kendi çıkarını düşündüğü konusu bu akımın varsayımları içerisinde doğruydu. Ama bütün bireylerin piyasaya tam anlamıyla hakim olduğunu savlamak da ne bileyim kulağa garip geliyordu doğrusu. İktisadı bu temelden ele alarak iktisadın ebeveyni konumuna gelmiş Adam Smith ve düşüncelerinin buna karşın 200 yıldan fazla geçerliliğini koruması da ol devirde emekleme çağını yaşayan Dünya kapitalizminin düşünsel sefaletini de gösteriyor beri yandan. Politikayı meşrulaştırmak adına her türlü saçmalık o devirde de mübahtı, şu anda mübah olması ise daha gülünç. Bu teorileri okumaya heveslenen genç arkadaşlara da tavsiyem, hobi olarak yine okuyun.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder