İnsanoğlunun içinde bulunduğu durumdan kaçma alışkanlığı malumunuz. Bu durumda mazi durağına sığınmak birinci yol olarak görünüyor hepimiz tarafından. Homo Sapiens türünün bu alışkanlığı aslında her daim daha güvenli limanlar aramasından kaynaklanıyor bence. Dünyanın en sakin ve güvenli yerinde olsak dahi kendimizi güven içinde hissetmeyerek daha iyisini aramaya devam ediyoruz. Esasen sadece dayak isteme içgüdüsünden kaynaklanan bu durum tamamen bilinçsel bir durum olmadığından, karşı taraf üzerinde ileri dövüş tekniklerini uygulamanın doğru olmadığı fikrindeyim (bu teknikleri daha faydalı alanlarda kullanarak enerjimizi o noktalara kanalize etmek daha yararlı tabi) Halk arasında rahat batması da denen bu vaziyet, tamamen insanlardan ötürü kaynaklanmıyor. Burada beynin farklı fonksiyonları da devreye girerek güvenli ve iyi hissetmeye yarayacak olan nesneyi (bu durumun ağırlıklı olarak çocukluğa ve geçmişe dönmek olduğunu müşahade etmiş bulunmaktayım) uyararak geçici bir mutluluk sağlamakta. Tabi bu mutluluğun, mutluluk hormonları misali etkisi çok kısa sürüyor. Bu etkinin yarattığı bir bağımlılıktan bahsetmenin mümkün olduğu da aşikar tabi.
Velhasıl geriye dönme, yani çocukluğa ve ana rahmine dönme isteği aslında beynin sponsorluğunda gerçekleşen bir konu olduğundan, insanoğlu bu durum karşısında çaresiz. Beynin programlama ve organizasyon yeteneği karşısında kendimizi bu yapılanmanın eline bırakmak en mantıklısı (sıkıysa bırakmamayı bir deneyin) Eğer nostalji obsesyonundan muzdaripseniz, bu durum bütün obsesyonlar gibi beyninizin eseridir. siz yine de kendisiyle fazla zıtlaşmayın, kendisinin sağı solu pek belli olmuyor çünkü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder