Geçen hafta telefon piyasasında 90’ların sonu 2000’lerin
başının piyasayı Ericsson ile birlikte domine eden en bilindik firması
Nokia’dan bir haber geldi. Yaşadığı iflas sürecinin ardından piyasaya geri
dönmeye hazırlanan Nokia, en debdebeli devrinin mahsulü olan 3310’u
güncellenmiş haliyle tekrar piyasaya süreceğini açıkladı. Bir devrin en fazla
kullanılan telefon modelinin tekrar piyasaya dönecek olması kuşkusuz nostalji
hastası obsesif melankolikleri epeyce sevindirmiştir. Bunun yanında ilginç
olansa Nokia’nın piyasada kendini yeniden hatırlatmak için en bilindik modeline
yeniden ihtiyaç duyarak adını hatırlatmak istemesiydi. Buradan bakınca
markaların da bireyler misali geçmişe özlem
duyabileceğini çıkarmak mümkün aslında.
Eski güzel günlerin hayaliyle yola çıkarken bir zamanlar fırtınalar
estirdiği modeli piyasaya sürmesi firma obsesyonu olarak da
nitelendirilebilecek bir anksiyetik vakanın pazarlama literatüründe
incelenebilirliğini gösteriyor.
Bundan gayrı olayı farklı bir açıdan da değerlendirmek
istiyorum. Avusturyalı ünlü iktisatçı Joseph Schumpeter’in “Yaratıcı Yıkım”
adını verdiği teorisine göre teknolojik gelişmeler kapitalist sistemi
geliştirip yaygınlaştıracak, bununla beraber yıkılışını da hızlandıracaktır.
Yani sistemin en güçlü olduğu zaman diliminin sona teknolojik gelişmelerle en
fazla yaklaştığı dönem olarak formüle etmiştir Alois Schumpeter. Bu noktadan
baktığımızda zibilyon çeşit teknolojik alet edavatın bulunduğu, teknoloji
marketlerinin etrafımızı sarmaşık misali sardığı, her çeşit elektronik alete ulaşımın kolay
olduğu 2017 senesinde, 2000’li yılların başında piyasaya çıkmış, artık kimi
evlerin vitrininde nostaljik bir meta haline gelen bir telefonu yeniden
piyasaya sürmek yaratıcı yıkım tezinin bahsettiği teknolojik gelişim sürecinin
yetersizliğine mi yoksa sürecin gelişmesi için yapılabilecek inovatif
çalışmaların önünün geçmişe takılıp kalan firma yöneticilerinin obsesif bakış
açısından dolayı mıkesildiğini düşünmek gerek. Yani firma psikolojisi denebilecek bir olgunun varlığı mümkün müdür bu araştırmaya değer bir konu.
Ezcümle, bütün bu gelişimler, bütün bu değişimlere rağmen
eskiye olan (veya olduğu farz edilen) rağbet bit pazarına nur yağdırarak
teknolojik alemde retrosel faaliyetlere yol açabiliyor Nokia örneğinde
görüldüğü gibi. Yaratıcı yıkım teorisinin vaaz ettiği teknolojik gelişmelerin
sürekliliğine rağmen eskiye dönüş devam edebiliyor. Tüketicilerin buna ne ölçüde
rağbet edeceği ayrı bir soru ama Snake 2 oynayarak nostalji yapmak isteyenler
için bu durum bir fırsat elbette. Bakalım bu tür hamlelerin devamı diğer müflis
teknoloji şirketlerinden gelecek mi ? Schumpeter’in
tezi de henüz doğrulanmış değil elbette, belki de yaratıcı yıkımı yaratacak
olan sadece yenilik değil belki de eskiye dönüş olacak. Ve dahi firma
psikolojisinin varlığı veya yokluğu da pazarlama ilminin önünde bir soru
işareti olarak duracak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder