1 Mart 2017 Çarşamba

Yaratıcı Yıkım Ve Yıkılmayan 3310



Geçen hafta telefon piyasasında 90’ların sonu 2000’lerin başının piyasayı Ericsson ile birlikte domine eden en bilindik firması Nokia’dan bir haber geldi. Yaşadığı iflas sürecinin ardından piyasaya geri dönmeye hazırlanan Nokia, en debdebeli devrinin mahsulü olan 3310’u güncellenmiş haliyle tekrar piyasaya süreceğini açıkladı. Bir devrin en fazla kullanılan telefon modelinin tekrar piyasaya dönecek olması kuşkusuz nostalji hastası obsesif melankolikleri epeyce sevindirmiştir. Bunun yanında ilginç olansa Nokia’nın piyasada kendini yeniden hatırlatmak için en bilindik modeline yeniden ihtiyaç duyarak adını hatırlatmak istemesiydi. Buradan bakınca markaların da bireyler misali geçmişe  özlem duyabileceğini çıkarmak mümkün aslında.  Eski güzel günlerin hayaliyle yola çıkarken bir zamanlar fırtınalar estirdiği modeli piyasaya sürmesi firma obsesyonu olarak da nitelendirilebilecek bir anksiyetik vakanın pazarlama literatüründe incelenebilirliğini gösteriyor.

Bundan gayrı olayı farklı bir açıdan da değerlendirmek istiyorum. Avusturyalı ünlü iktisatçı Joseph Schumpeter’in “Yaratıcı Yıkım” adını verdiği teorisine göre teknolojik gelişmeler kapitalist sistemi geliştirip yaygınlaştıracak, bununla beraber yıkılışını da hızlandıracaktır. Yani sistemin en güçlü olduğu zaman diliminin sona teknolojik gelişmelerle en fazla yaklaştığı dönem olarak formüle etmiştir Alois Schumpeter. Bu noktadan baktığımızda zibilyon çeşit teknolojik alet edavatın bulunduğu, teknoloji marketlerinin etrafımızı sarmaşık misali sardığı,  her çeşit elektronik alete ulaşımın kolay olduğu 2017 senesinde, 2000’li yılların başında piyasaya çıkmış, artık kimi evlerin vitrininde nostaljik bir meta haline gelen bir telefonu yeniden piyasaya sürmek yaratıcı yıkım tezinin bahsettiği teknolojik gelişim sürecinin yetersizliğine mi yoksa sürecin gelişmesi için yapılabilecek inovatif çalışmaların önünün geçmişe takılıp kalan firma yöneticilerinin obsesif bakış açısından dolayı mıkesildiğini düşünmek gerek. Yani firma psikolojisi denebilecek bir olgunun varlığı mümkün müdür bu araştırmaya değer bir konu.

Ezcümle, bütün bu gelişimler, bütün bu değişimlere rağmen eskiye olan (veya olduğu farz edilen) rağbet bit pazarına nur yağdırarak teknolojik alemde retrosel faaliyetlere yol açabiliyor Nokia örneğinde görüldüğü gibi. Yaratıcı yıkım teorisinin vaaz ettiği teknolojik gelişmelerin sürekliliğine rağmen eskiye dönüş devam edebiliyor. Tüketicilerin buna ne ölçüde rağbet edeceği ayrı bir soru ama Snake 2 oynayarak nostalji yapmak isteyenler için bu durum bir fırsat elbette. Bakalım bu tür hamlelerin devamı diğer müflis teknoloji şirketlerinden gelecek mi ?  Schumpeter’in tezi de henüz doğrulanmış değil elbette, belki de yaratıcı yıkımı yaratacak olan sadece yenilik değil belki de eskiye dönüş olacak. Ve dahi firma psikolojisinin varlığı veya yokluğu da pazarlama ilminin önünde bir soru işareti olarak duracak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder